Aslına bakarsanız hepimiz neyin nasıl yapılması gerektiğini çok iyi biliyoruz. Ancak yanlışı hatayı savunmak gibi garip bir alışkanlığımız oldu. Hataları, yanlışları bile bile savunabiliyoruz üstelik birilerini suçlayarak ve hiç sorgulamadan dar ağaçlarını bile kuruyoruz. Kendimizi sorgulama, kendimizde ki hataları görebilme yolunu hiç mi hiç geliştiremiyoruz.
Doğayı tahrip eden her hamlemizin, bize fazlası ile olumsuz olarak döneceğini bile bile adeta sonunuzu hazırlıyoruz.
Üstelik bu sorun sadece bizim ülkemiz ile sınırlı değil dünyaya bir göz attığınızda daha net göreceksiniz adeta dünyanın sonunu hazırlıyoruz.
Dünya devletlerini yönetenlerin söylemlerine ve yönetim biçimlerine baktığımızda bizimkinden çokta farklı olmadığını göreceksiniz. Bizimkilerin davranışları ve uygulamaları biraz farklılık gösterebilir, örneğin onlar afet mağdurlarına farklı yaklaşımlar yapabilirler bizimkiler gibi içerisinde kuru çay bulunan paketleri insanların üzerine atmayabilirler.
Ama emin olun yakında onlarda bu yöntemi tercih edeceklerdir bu tavrın getirisinin çok yüksek olduğunu görüp. Mesela Almanya’daki afetlerden sonra yöneticiler insanların üzerine Mercedes direksiyonu simidini atabilirler ya da Hollanda ‘da litrelik süt paketleri.
Dedim ya yazacak ve söyleyecek çok şey var. Ama umudumuzu yine de yitirmemeliyiz. Elbet bir gün insanı, doğayı ve tüm canlıları seven, onların haklarını korumayı görev adletmiş birileri çıkacaktır ve dünya yaşanılabilir bir gezegen olacaktır.
Ve gençler sizler geleceği en güzel şekilde tesis edecek rahat nefes alabileceğimiz çevreci bir sistem kuracaksınız. Sizlere güveniyoruz.