Dolayısıyla, geçmişin kalıplarıyla bugünü değerlendirmek artık mümkün değil. Devletler arası ilişkilerde alışılmış olan kalıpların dışına çoktan çıkılmış vaziyette. Eskiden dost olan devletler düşman, düşman olanlar ise dost oldu bile.
Belki de “su akar yolunu bulur” atasözümüz, bir kez daha doğruluğunu ispat etti. Evet su aktı ve yolunu buldu, Türkiye de bu değişimlerden nasibini fazlasıyla aldı, almaya da devam ediyor. Bu değişimlerin en ilginç olanı, son yıllarda, özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında “Amerika dostumuz, Rusya domuz”! Öğretileri de çoktan yerle bir olmuş vaziyette. Son dönemde, Türkiye ile Rusya iki onurlu devletin, bazı alanlarda çıkarları çatışsa de, çoğunlukla taraflar için kazanım ve faydaları çelişmelerin üzerinde olan ilişkisi gittikçe güçlenmektedir.
Ayrıca, Türkiye’nin özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün de vasiyet etmiş olduğu gibi Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini hızla geliştirerek onlarla ekonomik ve askeri iş birliğini artırıyor olması da Batı emperyalizminin ekonomik geleceği ve dünya kontrolü amaçları için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Üstelik, Türkiye’nin artık, dost ve müttefiklerine verebileceği dostluktan fazlası, gelişmiş silah teknolojileri vardır. Türkiye’nin Silah teknolojilerindeki bu gelişme, emperyalizmin baskısı altında ezilmiş olan mazlum ülkelerin de zincirlerini kırma umudu haline gelmiştir.
Öte yandan ABD ve AB bu gelişmelerden ve Türkiye üzerindeki kontrollerini kaybetmekten son derece rahatsızdır. Nato üyeliği ve AB üye adaylığı masalı ile Türkiye’yi kontrol edebilme imkân ve kabiliyetleri de artık sona ermekte olan ABD, dolayısıyla Nato fiili olarak çoktan Türkiye’yi potansiyel düşman ülke statüsüne koymuş durumdadır. Bazı AB ve Nato ülkeleri ise taraflarını doğru seçme telaşı yaşamakta, bu büyük değişimin sonunda yanlış tarafta kalmak istememektedirler. Bu çelişkiler, AB nin siyasi ve ekonomik birliğini de sarsmakta ve AB’nin güç kaybetmesine neden olmaktadır.
Bu değişim sürecinde, batının kirli işlerini yapmak için maşa olarak kullanmaya alıştığı haylaz, şımarık çocuğu Yunanistan, tarafını ve konumunu yanlış belirledi bile, tarihsel süreçte Türkiye düşmanlığını, iç siyasi malzeme yapma alışkanlıkları ve kolaycılığı çoktan ayaklarına dolandı. Henüz nasıl dipsiz bir uçuruma yuvarlandıklarının farkında olmasalar da Türkiye düşmanlığı, Yunanistan’ı emperyalizmin çıkar ve çatışma alanı yapmış vaziyette. Normal koşullarda ABD nin Yunanistan’da üsler kurmasına direnebilecek olan Yunan halkı, ABD nin mafya tezgahına kolayca düşüverdi.
Şimdiden Allah kurtarsın komşu. Türkiye, NATO’ya girmesinden itibaren, 70 yıldır ABD’den her türlü ihaneti, kalleşliği ve iki yüzlülüğü zaten gördü. ABD, Lozan Anlaşmasına da aykırı olarak Dedeağaç’ta ve Girit’te büyük üsler olmak üzere Yunanistan topraklarına birçok üs kurdu ve kurmaya da devam ediyor. Ne de olsa bir taşla birçok kuş vurma alışkanlıkları var. ABD bu taşla; hem Yunanistan’ı siyasi olarak kontrol etmek, hem AB’ye ben olmadan yapamazsınız mesajını vermek, hem taze Nato üyesi Bulgaristan ve Romanya üzerinden Karadeniz’de kontrol ve hakimiyet kurmak, hem Rusya’yı güneyden kuşatarak, donanmasının da sıcak denizlere inmesini engelleyebilecek stratejik bir konuma yerleşmek, hem Rusya ve Türk Cumhuriyetlerinden gelen, gelecek olan doğalgaz ve petrol boru hatlarını kontrol altına almak, hem de onların deyimiyle “yapacakları öngörülemez ülkeTürkie’yi” kontrol altında tutmak, ne taşmış değil mi dostlar?
Durun daha bitmedi kuşun büyüğünü söylemedik bile daha; Çin’in Avrupa ile ticaretini güçlendirecek ve AB ülkelerinin, ABD’nin etki ve ABD’ye bağımlılığını azaltacak olan “bir yol bir kuşak” eski adıyla ipek yolu projesinin önünü keserek kendi çöküş sürecini geciktirmek, işte en önemli sebep ya da kuş budur. Bu projeler içinde Türkiye kaçınılmaz olarak önemli bir etki sahibi ve karar vericidir ne pahasına olursa olsun kontrol ve baskı altına alınmalıdır. Bu baskıyı oluşturmak için de her yol mübahtır.
Bu maksatla ABD Irak’ta Türkiye sınırının sıfır noktasında yeni ve büyük bir üs kurmaktadır. Irak ve Suriye’deki bölücü PKK ve YPG unsurlarına silah, eğitim ve askeri desteğini artırma çabalarına hız vermiştir. Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ile ilişkilerini güçlendirmiş, silah kotalarını da kaldırarak burada yeni üsler kurma çalışmasına başlamıştır. Yunanistan’da Girit ve Dedeağaç başta olmak üzere birçok üsler kurmuştur. Sözde dost ve müttefikimiz! ABD Türkiye’yi artık dış savunma hattının dışına koymuştur. Bu artık bizden değilsin demenin en son halidir ve tam bir KUŞATMADIR.
Gelelim iç cepheye, bilerek, isteyerek ihanet içinde olanları saymıyorum bile, ancak halen dünyada olup biten değişimleri kavrayamamış, bu değişimlerden bir haber, eski kalıplar üzerinden konuşan aydın ve siyasetçilerimiz, maskesi düşmüş ve süratle çökmekte olan ABD ve AB için ayıp ettik, onları karşımıza aldık, hatta küstürdük demeleri, onların Türkiye’yi zayıf düşürmek, hatta parçalamak için kullandıkları enstrümanlarına demokrasi kisvesiyle sahip çıkmaları, yukarıda sebep ve sonuçlarını anlatmaya çalıştığım bu milli konularda dahi bir araya gelememeleri en hafif deyimiyle GAFLET ve AYMAZLIKTIR.